Büyük Adamlar Yetiştirmek - Mustafa Rahmi 1339
Transkript- Erol KÖMÜR
Her ırkın efradı maddî ve manevî bütün evsafça başlıca üç kısma ayrılır: 1. Irkın evsaf-ı müştereke-i umumiyesi kendilerinde mevcut olan efrad ki bunlar o (ırkın tipi) veya (vasatı) denilir. 2. Malik oldukları evsaf itibariyle bu vasatînin üstünde olan efrad, ki bunlara (üstün) denilir. 3. Malik oldukları evsaf itibariyle (vasati) nin altında olan efrad, ki bunlara (geri) denilir. Gerek (üstün) lüğün gerek (geri)liğin muhtelif dereceleri vardır. Bunu bir misal ile izah edelim: Her ırkta muhtelif boylu (uzun, orta kısa boylu) insanlar vardır. Fakat ekseriyet o ırkın boy vasatisini teşkil eden adet etrafmdadır. Meselâ biz Anadolu Türklerinin boy vasatisi (1,68) metredir. Bu vasatiden pek uzun veya pek kısa olanlar nadirdir. Boy için vaki olan bu hal, zekâ, hissiyat ve irade için de mevcuttur. Her ırkın zekâ, hissiyat ve irade için de (vasati) (üstün), (geri) enmûzeçleri vardır.
Her ırkda gerek bedenî, gerek ruhî evsaf itibariyle ekseriyeti teşkil eden (vasatî)lerdir. (üstün) veya (geri)lerin miktarı o ırkın teali veya inhitat devresinde olmasına göre değişir. , Bu (üstünlük) ve (gerilik), ya bedenîdir veya fikrîdir. Bu makalede bilhassa (zekâ) itibariyle (üstün) insanlar yetiştirmenin şeraitini arıyacağız ki bu kabil insanlara (büyük adam) diyelim. Hayat-ı içtimaiye gittikçe mudil bir şekil almaktadır. Umur-u içtimaiyenin her şubesinde büyük zekâlara ihtiyaç gitikçe tezayüt ediyor. (Büyük adamlar)ın ne suretle yetiştiğine dair hakikaten İlmî bir tetkikatta bulunan ve bu bapta (Histoire de Savon) adında mühim bir kitap yazan Cenevreli (Alphonse de Candolle) a göre (büyük adam) olmağa icrayı tesir eden şeyler şunlardır:
1. iklim. 2. Veladetten evvele ait esbap: irsen geçen melekât-ı ruhiye. 3. Veladetten sonraya ait esbap: Ebeveyn, mektep, servet, zekâya karşı hürmet veya lakaydi, hürriyet, elsine-i ecnebiye. İklim ve (irs) bahislerini başka makalelere bırakalım. Şimdi veladetten sonraya ait emavili tetkik edelim. 1. Ebeveyn - Çocuğun inkişaf etmek üzere olan zekâsını, terbiye edecek annedir. Bir millette ebeveyn, bilhassa anneler, (terbiye) mesailinde ne derece ehil ise o ırktan o kadar ziyade büyük adamlar ye-, tişmesi ihtimali kesirdir. Aksi takdirde o millette (zekâ), (üstün) değil; vasatide bile kalamıyarak gittikçe inhitat eyler. Bir millette zekâyı teali veya inhitat ettirecek en mühim amil, annelerdir. Bunun için genç kızlar, her halde (terbiye mesaili) ni öğrenmelidirler. Bu babtaki mesail, iki kısma ayrılır: 1. Puericulture == çocuk besleme usulü, ki gıda, mesken, çocuk hıfzıssıhha ve hastalıkları gibi çocuğun terbiye-i bedeniyesine ait mesail. 2. Psikoloji ve pedagojiye istinad eden mesail ki çocuğun terbiye-i fikriye ve ahlakiyesine ait mesail. Bu iki iş için doktorlar ve muallimler el ele vererek umuma mahsus konferanslar açmalıdırlar. Sıhhiye ve Maarif Vekalet-i Gelileri’nin bu yolda müşterek bir program çizmeleri pek şayan-ı temennidir. 2. Mektep - Büyük zekâlar yetiştirmeye en mühim avamilden biri de (mektep) dir. Japonya Maarif Nazırı Avrupa mekteplerine talebe gönderecekti. Fakat evvela kendi kendine şu suali sordu: “Nasıl talebe göndermeliyim ki Avrupa’da azami istifade etsin. Bilahare dahi; büyük adam olsun?.” Bunu bir türlü halledemedi. Nihayet Alman ulemasından (Oswald)a şöyle bir mektup yazdı: “Senelerden beri büyük bir müdürsünüz. Ve rahle-i tedrisinizde bulunanların çoğu bilahare (büyük adam) olmuştur. Şimdi Japonya’da tahsilde olan çocuklar arasından bilahare büyük adam olacakların bugün ne gibi evsafa malik olacağı kestirilebilir mi? Bunları bulup Avrupa’ya yollamak istiyorum”. (Osvvald), Japonya Maarif Nazırına olan cevabî (Grosse Manner) kitabında tahlil mektep rahlelerindeki müstakbel dâhilerin evsafını şöyle kaydeder: 1. Çabucak vaktinden evvel kemale geliverirler; verilen dersleri az bulurlar. 2. Sınıfta alelekser birincidirler; fakat her derste değil. 3. Serkeştirler. Hocaları pek sevmez. 4. Bir şube-i ilimde tahassusa meraklıdırlar. 5. Müstakilülharekedirler. Mektep dersleri haricinde tarih-i tabiî kolleksiyonları yaparlar ve bazı şeyler kaleme alırlar. 6. Arkadaşlarını idare ederler. 7. Beceriklidirler, çalışarak ekmeklerini kazanırlar. 8. Büyük alimlerle dost olurlar. 9. Sevdiği dersi o kadar çok çalışırlar ve bundan o kadar fazla meserret duyarlar ki diğer meserretler sönük kalır. 10. Arkadaşları onlara hürmetle bakar. Bazıları da çekemez, Avrupa’ya göndereceğimiz talebeyi, Japonyalılar gibi bizim de bu esas dahilinde seçmemiz pek iyi olur. Fakat bugün yalnız bizde değil, dünyanın ekser yerlerinde mektep, (büyük zekâlar) yetiştirecek şeraiti pek de cami değildir. Filhakika bugünkü mektep, çocukların fıtrî istidatlarını nazar-ı itibare almıyor. Bazı çocukların aklı bir derse, diğer bazı çocukların aklı diğer bir derse daha iyi sarar. Almanya, İsviçre ve Amerika’da yeni teşkil edilen mekteplerde bu cihet nazar-ı dikkate alınmaktadır. Bu usul ilk evvel Almanya’da (Manheim) de tatbik edildiği için ismine (Manheim Sistemi) veya (Klasmobil) denilmektedir, ki çocuklar istidatlarına göre şubelere ayrılmaktadır. Her sınıfın (üstün), (normal), (geri.) şubeleri var. (Lisan derslerindeki kur usulü gibi). 3. Servet - Bir ırktan büyük zekâlar çıkmasına o ırkın fakir veya zengin olmasının da mühim tesiri vardır. İnsan; yiyecek ve içecek kaygısından sonradır ki zekâsını yükseltecek şeylerle uğraşabilir. Ulum ve fünunun gerek eskiden gerek şimdi, en ziyade zengin memleketlerde terakki etmiş olması da buna delildir. Çünkü zengin milletler zekâyı yükseltecek her vasıtayı elde edebilirler: Mükemmel mektepler, kütüphaneler, laboratuvarlar, müzeler, ilah. (Alphonse de Candolle)un tetkikatına göre 200 sene zarfında dünyanın en büyük zekâlarını ihtiva eden Paris Akademisine alınan doksan aza şu tabakalara mensuptur: Yüzde hesabiyle 37 Zengin ailelere ” 41 47 Orta Zengin Ailelere ” 52 . 6 Fakir Ailelere ” 7 Kezalik en büyük zekâları ihtiva eden Berlin Akademisine alınan 40 aza: Yüzde hesabiyle 10 Zengin Ailelere ” 38 17 Orta Zengin Ailelere ” 47 9 Fakir Ailelere ” 25 (Dördünün ailesini tetkik edememiş.) îbn-i Haldun da Mukaddime’sinin bir faslını (Ulûm ve Maarifin kesreti ümran ve temeddünü çok olan diyarda olduğu) na dair izahata hasretmiştir. Bu fasılda diyor ki: “Her ne vakit bir milletin amal ve işgali emr-i idare ve tayişlerin- den fazla kalırsa, emr-i maaştan fazla hasais-i insaniyeden olan ulûm ve maarife ol vakit nail ve mutasarrıf olurlar.” 4. Zekâya karşı hürmet ve lakaydî-bu da bir ırkda büyük zekâlar, yetişip yetişmemeğe bir âmildir. Bir memlekette zekâya karşı lakaydî ve hürmetsizlik varsa zekâsını tenmiye edecek kimseler pek nadir bulunur. 5. Hürriyet - Büyük zekâlar yetişmesine mühim avamilden biri de memlekette hürriyet-i fikriyenin teessüs etmiş olmasıdır. Hayat-ı içtimaiye ve milliyeye dair herkes her bir suretle beyan-ı efkâr edebilmelidir. “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan çıkar”. En geniş hürriyet ise halk hükümeti usulündedir. 6. Elsine-i ecnebiye - Ecnebi dillerinin intişarı memlekette büyük zekâlar yetişmeye sebep olan şeylerdendir. Bilhassa bizim gibi kütüphanesi fakir milletlere elsine-i ecnebiyenin lüzumu aşikârdır. Kemal-i memnuniyetle haber aldığımıza göre Maarif Vekalet-i Çelilesi bu sene teşkil edeceği talî mekteplerin lisan muallimlerini kısmen Avrupa’dan celbe karar vermiştir. Büyük zekâlar tesadüfi olarak rastgele orada burada yetişmez. Yetiştirecek esbap ve avamil vardır. Zikrolunan bu avamilin ne kadar ihzar ve takviye edersek yarın o kadar çok büyük zekâlara malik oluruz. (Büyük zekâlar) milletin Önünde meşal vazifesini görür.
Mustafa Rahmi bey- 1339
Transkript: Erol KÖMÜR
|