Muallim ve Muallime, Muavin ve Muavine Ehliyetname İmtihanına Aid Talimatnameden Bazı Mevad
MADDE 1: Ehliyetname imtihanına dahil olabilmek için Türkiye Hükümeti tebasından bulunmak, Zekur için sini ondokuzdan dun otuzbeşten efzun, inas için on yediden küçük ve otuzbeş yaşından büyük olmamak ve bir cinayet veya ahlaka mugayir bir cenaha ile mahkum-u meslek ve talime mani olacak avarız-ı cismaniye ile malul bulunmamak şarttır.
MADDE 2: İmtihana talib olanlar hatt-ı destleriyle ve ikametgahları muharrer bir istidaname ile makam-ı vilayete müracaat ederler.
MADDE 3: İstidanamelere mezkur vesaik rabt edilir:
Türkiye'nin İlk Zeka Testi - Çocuklarda Zekanın Mikyası
İbrahim Alaeddin GÖVSA'ya saygı ve rahmetle...
“Çocuklarda Zekanın Mikyası” adlı eser Alfred Bineth ve Dr. Simon tarafından 1905 te hazırlanan zeka testi olup 1914 yılında İbrahim Alaeddin bey tarafından tercüme edilip yayınlanmış ve kısa sürede tükenip 1915 yılında ikinci baskısı yapılmıştır. 1931’de yeni harfler ile de basılmıştır. Dönemin eğitim dergilerinde özeti ve tanıtım yazılarına da yer verilmiştir. Darülmuallimin ve Darülmuallimat’da (Erkek Öğretmen Okulu, Kız Öğretmen Okulu) bizzat İbrahim Alaeddin bey tarafından uygulama eğitimleri verilmiştir. İbrahim Alaeddin beyin zeka testleri hakkında yaptığı bu çalışmalar Maarif Vekaleti tarafından taltif edilmiştir.
Türkiye’de uygulanan, eğitimi verilen ilk zeka testi olma özelliğine sahip olan test uzun müddet okullarda uygulanmıştır. Bu eser, zekâya, muhakemeye, belleğe, sürat-i intikale, düşüncenin gelişim derecesine ve etkinliğine, görgüye, duygulara, öğrenime, doğuştan ve sonradan kazanılan yetenek ve özelliklere göre, çocuğun "normal" olup olmadığını ve hangi noktalarda ilerleyip ilerlemediğini anlamaya yöneliktir. Bahsi geçen özellikleri yaşlara göre sınıflandırmaktadır. Testin uygulanmasına yönelik uygulayıcılara önemli tavsiyelerde bulunmaktadır. Söz konusu tavsiyelere alanda uygulama yapan zeka testi uygulayıcıları günümüzde de riayet etmektedir.
Kitabı indirmek için tıklayınız...
Çalışmada Osmanlı alfabesi ile yazılmış orijinal metin, transkript metni ve günümüz Türkçesine uyarlanmış metni birlikte verilmiştir. Bundan maksadımız; Osmanlıca okuma imkanı olmayan eğitimci ve araştırmacılara eseri orijinal halde sunarken, öte yandan alana ilgi duyan gençlere ve öğrencilere yardımcı olmak üzere eserin özünü koruyarak günümüz Türkçesine uyarlaması yapılmıştır. Transkript çalışması Semiha Zeynep ÖZKAN, Numan Erdem ASARKAYA ve Necati IŞIK tarafından yapıldı. Günümüz Türkçesine uyarlama ve edisyon çalışmaları Erol KÖMÜR tarafından yürütüldü.
TEDRİSATTA KARTPOSTALLARDAN İSTİFADE
(Resimlerle Tedris) Son senelerin usul-ü tedris yenilikleri arasında ehemmiyetli bir mevki işgal ettiği gibi hareketli ve daha cazib olan sinema ile projeksiyon da mühim bir mevki tutmaktadırlar. Bununla beraber bugün herhangi bir tedrisat levhasını (resmini) sadece göstermenin de pek fazla bir faide temin edemeyeceği tabiidir. Üç beş sokak ötede bir dokuma tezgahı dururken, bir ilkbahar günü civardaki tuğla harmanını ziyaret mümkün iken, bez dokuyan kadınla, tuğlayı kalıbından çıkaran işçinin faaliyetini, işini uzun müddet duvarda asılı durduğu için rengi de kalmamış olan bir levha üzerinde talebeye tedkik ve müşahede ettirmeğe çalışmak hiç doğru değildir. Bugünün mektebi iş ve faaliyet mektebi olmak mecburiyetindedir. Orada talebenin bizzat yapmasına ve aynını görüp tedkik etmesine imkan bulunan hiçbir fiilin veya şeyin birini laf ve resim tutamaz. İlk mektebin bütün tedris ve terbiye işlerinde faaliyetimizi çocuğun şuurlu iştiraki etrafında teksif edebildiğimiz zaman muvaffakiyete yaklaşmak mümkünleşir.
Duvar levhalarından ziyade tarih ve coğrafya derslerinde kuvvetli bir yardımcı olarak istifade edebiliriz.
Mekteplerde Projeksiyon - Abdülfeyyaz Tevfik
(Transkript: Erol KÖMÜR, 2003)
MEKTEPLERDE PROJEKSİYON Alât ve vesait-i tedrisiyenin mükemmeliyeti talebenin semii üzerinde ne kadar müessirdir. Muallimlere kıymetli muavenetleri dokunan bu gibi tertibat sayesinde, en büyük hüsn-ü niyetlere rağmen yeknesak olmakdan kurtulamayan can sıkıcı takrirler cazip ve münasip fasılalarla kesilir. Zat-ı melekesi alabildiğine inkişafa başlar. Mekteplere karşı her çocuğun kalbinde gizli duran nefretler muhabbete merbutiyete inkılab eder. Fenni tatbikat yapılamayan, ilmî terbiye esaslarına ehemmiyet verilmeyen zamanlarda, zavallı yavrular ne kadar bedbaht idiler. Eski nazari tedrisat, kuru gürültülerle geçen saatler, onların ruhları hatta ahlakları üzerinde derin tahribat izleri bırakır bu gayrı tabiiliklerin neticesinde gelen dimağı ..... adına cümle-i asabiyelerini bozar berbad ederdi.
ÖZEL YETENEKLİLERİN EĞİTİMİNDE ASIRLIK MAKALELER: Tefekkür ve tetebbu’: Mekteb, Kabiliyet-i Fıtriye İçin Mehekk midir? (Okul, Doğal Yetenekler İçin Ölçü müdür?)
İlk Yayın: 14 Temmuz 1909, İstanbul.
Transkript: Erol KÖMÜR, 1999, Bitlis.
*Yetenek *Yeteneğin gelişim seyri *Yeteneğin gelişim hızı *Yetenek sönmesi *Mekteplerde yetenek keşfi *Okullarda yeteneğin keşfedilememe nedenleri *üstün yeteneklilerin özel eğitim ihtiyacı *zeka *kabiliyet *şuur *şuur altı *zihin *dikkat *dikkatin elastikiyeti *ilim ve sanatın dayandığı yetenek *öğrenme güçlüğü, b
Mekteb, kabiliyet-i fıtriye için mehekk midir?
Çocuklarımızın, umumi bir nokta-i nazardan kabiliyetlerini anlamak için, mektep derslerindeki derece-i muvaffakiyetlerine bakarız ve kabiliyet-i fıtriyelerini bununla ölçeriz. Vakıa mektep muvaffakiyetin, pek de mutemed bir mikyas olmayacağını biliriz; fakat elimizde başka mikyas olmadığı için naçar onunla iktifa ederiz.
Birçok çocuklar mektep rahlelerinde nakabil inkar bir acz irae ettikleri halde, bilahare hay ve huy hayat içine atıldıkları zaman, kendilerinden hiç intizar olunmayan bir dirayet-i mütemadiye göstererek istidlalat-ı sabıkayı tekzib ederler. Bu tezad-ı garibin sebebi, muhtelif şahısların devre-i tekamül ve inkişaflarındaki tefavüttür: erkan-ı tekamül etmiş bir çocuk mektep derslerini mülakat-ı tammesiyle ihzar ederken, diğer taraftan inkişafı batı olan refiki aynı derslere henüz nakıs-ı mülakat ile iştirak eylemiş olur.
BELKIS ŞEVKET HANIM EFENDİNİN TAYARANI (UÇUŞU)
Matbuat-ı Osmaniye sahifelerinde, bir İslam ve Osmanlı hanımının İstanbul ufkunda tayyare ile bir cevelan icra edeceği haberini, ilk defa okudukları zaman, Osmanlı hanımlarının teşebbüsat ve mesaiy-i terakki perveranesiyle kemalat-ı milliyeye vasıl olmak, hayat-ı milliyeye bir revnak ve güşayiş vermek mevcudiyeti kurtarmak mümkün olacağa iman edenler, hiç şüphe yok ki, büyük bir hiss-i iftihar ile mütehassıs olmuşlardır.
“Kadınlar Dünyası” ceride-i muteberesinin sahib-i imtiyazı ve Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Cemiyeti müessesesi Ulviye Mevlan Hanım Efendi Osmanlı kadınlığında tecelli eden bu cesaret-i medeniyeyi sureti atide münderic bir tezkere ile matbuata bildirmişti: