Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Zeka ve Yetenek Tanılama Rehberi
Değerli Okuyucu;
Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Zeka ve Yetenek Tanılama Rehberi adıyla yayına hazırlanan bu kitap iki ayrı çalışmanın bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. I. Çalışma (TEDKİKAT-I RUHİYE REHBERİ) Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından Darülfünun Tecrübi Ruhiyat (Uygulamalı Psikoloji) hocalarından ve geleceğin Talim Terbiye Kurulu üyesi Ali Haydar Bey’e hazırlatılarak 1924’te Maarif Vekaleti’nce ortaokul ve lise öğretmenlerinin öğrenci tanılamada kullanılmak üzere yayınlanmış bakanlığın resmi yayınıdır. II. Çalışma (TALEBE SİCİL DEFTERİ), yine Ali Haydar Bey tarafından hazırlanmış ve 1920 yılında Darülfünun Mektep Müzesi Müdürlüğü’nce yayınlanmıştır. Talebe Sicil Defteri, eğitim-öğretim süreçlerinde gözlemlere, somut ürün, eser, icad ve performansa dayalı olarak öğrencilerin yetenek, zeka, istidat, kabiliyet, temayül ve karakterlerine dair bulguların kaydedildiği öğrenci dosyasıdır. Dosya içeriğinde mevcut tabloların nasıl doldurulmasına gerektiğine dair Ali Haydar Bey’in açıklamaları da yer almaktadır. Çalışma 1920’de hazırlanmasına rağmen 1923 sonrasında Maarif Vekaletine bağlı tüm devlet lise ve ortaokullarında kullanılmaya devam etmiştir. Tedkikat-ı Ruhiye Rehberi; öğrencilerin yeteneklerini, zeka derecelerini, istidatlarını, kabiliyetlerini, özel yeteneklerini, yaratıcılıklarını, sanatsal eğilimlerini, ahlak ve karakterlerini tanımlamada; kuramsal ve teorik bilgiler ile birlikte tanılama uygulamalarının nasıl yapılacağına dair pratik bilgi ve yönlendirmeler içeren bir rehber kitaptır. 1924 yılından itibaren her iki belge ortaokul ve liselerde sınıf öğretmenlerince kullanılmaya başlanmıştır. Tedkikat-ı Ruhiye Rehberi’nin 1924 sonrasında herhangi bir baskısına rastlanılmamakla birlikte; Talebe Sicil Defteri, içerikte ve isimdeki bazı değişiklikler ile birlikte 90’lı yıllara kadar kullanımda kalmıştır. Ali Haydar TANER’in yayınladığı eserler arasında pek dikkat çekmeyen bu iki çalışma aslında pratikte Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokul ve liselerde en uzun ömürlü ve en yaygın kullanıma sahip çalışmalar arasında yer almaktadır.
Kitabımızda ayrıca Ali Haydar TANER’in biyografisine ve “Lise ve Orta Mekteplerde Talebe Sicil Defteri Tutmaya Mahsus TEDKİKAT-I RUHİYE REHBERİ” ve “Talebe Sicil Defteri” adlı çalışmaların incelemesine yer verilmiştir.
Ali Haydar Bey; Balkanların en çalkantılı döneminde Bulgaristan’ın Kızanlık kazasında orta halli bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Aldığı eğitim, verdiği hizmetler ve ürettiği eserler ile eğitimin her kademesinde başarılarla dolu bir meslek hayatı sürmüş, emekliliğinden vefatına (1956) kadar eğitime dair eserler üretmeye devam etmiş, eğitim aşığı bir eğitim öncüsüdür.
KOLERAYA DAİR
10 Temmuz 1908 Sırat-ı Müstakim
Transkript: Erol KÖMÜR
Aldığımız mektupların birinde deniyor;
“Bir zamanlar memlekete kolera gibi, veba gibi müstevli bir hastalık gelince fedakarlık yapılarak para ile hafızlar tutulur, ve memleketin etrafı devr ettirilirdi, bugün İstanbul’da, civar vilayetlerde koleradan epeyce telefat olduğu rivayet ediliyorken hiç öyle bir teşebbüste bulunmak kimsenin aklına gelmiyor. Sırat-ı Müstakim hükümete bu eski, fakat dindarane usulü ihya etmesini tavsiyede bulunsa büyük bir hayır işlemiş olacak…”
Evet, böyle bir eski usul vardı, lakin hiçbir vakit dindarane değildi! Hükümet-i sabıka mevkiini takhim için millete savlet eden felaketlerden bile istifade etmek isterdi, yoksa sari hastalıklara karşı nizamat-ı sıhhiyeyi tamamiyle tatbikten başka bir tedbir olamayacağını pekala bilirdi.
Yıldızda yüksek sesle tilavet edilen Buhariler hastalığı def etmek için değil, sah dal halkın hissiyat-ı diniyesini okşayarak huluskar bir padişaha ihlas-ı celp etmek için idi. Yoksa bir taraftan ta Rusya hududundaki koleranın gölgesinden ürkerek sarayında en sıkı tedabir-i tahfiziyeyi ifa ettiren; diğer taraftan Gülhanlar dolusu kitab-ı diniyeyi cayır cayır yaktıran adamın Buharilere, salavata ve selamlara zerre kadar ehemmiyet vermeyeceğini azıcık düşünenler pek kolay kestirebilirlerdi. İyice bilmeliyiz ki gerek münferit, gerek sari ne kadar hastalık varsa izalesi için tababetin tavsiye edeceği tahaffuzu, şifay-ı tedabirden başka yapılacak bir şey yoktur. Esasen bir köylünün bile yakınen bilmesi icap eden bu basit hakikat, bizi öteden beri pek çok aldattıkları için, hala olanca vuzuhuyla gözümüze çarpmıyor!
Şeriat-ı garray-ı İslamiyenin tababete ne büyük bir mevki verdiğini hepimiz biliyoruz da sonra iki üç riyakarın sözüyle yine o şeriata istinad ederek en celi hakikatlere karşı ağmaz-ı ayn ediyoruz.
Hazret-i Peygamber “Cenab-ı Hak hiçbir hastalık vermemiştir ki devasını da vermemiş olmasın. O halde o devayı aramalısınız” buyuruyor. Tababetten başka birşeyi olmayan ilm-i ebdanı ilm-i edyan kadar takdir buyuran peygamberden o devanın dua kitaplarında aranması lazım geleceği gibi bir işaret yahut bir tasrih ise asla vaki olmamıştır.
Ne hacet! Suret-i katiyede tahrim ettiği şarabı hazik bir tabibin sözü üzerine tahlil eden, tababeti alalade sanatlar derecesinde tutmak şöyle dursun, tahsil-i farz-ı kifayedir, diyen bir din-i semavi nasıl olur da etbanın vazifesine müdahale eder?
TEDRİSATTA KARTPOSTALLARDAN İSTİFADE
(Resimlerle Tedris) Son senelerin usul-ü tedris yenilikleri arasında ehemmiyetli bir mevki işgal ettiği gibi hareketli ve daha cazib olan sinema ile projeksiyon da mühim bir mevki tutmaktadırlar. Bununla beraber bugün herhangi bir tedrisat levhasını (resmini) sadece göstermenin de pek fazla bir faide temin edemeyeceği tabiidir. Üç beş sokak ötede bir dokuma tezgahı dururken, bir ilkbahar günü civardaki tuğla harmanını ziyaret mümkün iken, bez dokuyan kadınla, tuğlayı kalıbından çıkaran işçinin faaliyetini, işini uzun müddet duvarda asılı durduğu için rengi de kalmamış olan bir levha üzerinde talebeye tedkik ve müşahede ettirmeğe çalışmak hiç doğru değildir. Bugünün mektebi iş ve faaliyet mektebi olmak mecburiyetindedir. Orada talebenin bizzat yapmasına ve aynını görüp tedkik etmesine imkan bulunan hiçbir fiilin veya şeyin birini laf ve resim tutamaz. İlk mektebin bütün tedris ve terbiye işlerinde faaliyetimizi çocuğun şuurlu iştiraki etrafında teksif edebildiğimiz zaman muvaffakiyete yaklaşmak mümkünleşir.
Duvar levhalarından ziyade tarih ve coğrafya derslerinde kuvvetli bir yardımcı olarak istifade edebiliriz.
Büyük Adamlar Yetiştirmek - Mustafa Rahmi 1339 Transkript- Erol KÖMÜR Her ırkın efrad
|