Mekteplerde Projeksiyon - Abdülfeyyaz Tevfik
(Transkript: Erol KÖMÜR, 2003)
MEKTEPLERDE PROJEKSİYON Alât ve vesait-i tedrisiyenin mükemmeliyeti talebenin semii üzerinde ne kadar müessirdir. Muallimlere kıymetli muavenetleri dokunan bu gibi tertibat sayesinde, en büyük hüsn-ü niyetlere rağmen yeknesak olmakdan kurtulamayan can sıkıcı takrirler cazip ve münasip fasılalarla kesilir. Zat-ı melekesi alabildiğine inkişafa başlar. Mekteplere karşı her çocuğun kalbinde gizli duran nefretler muhabbete merbutiyete inkılab eder. Fenni tatbikat yapılamayan, ilmî terbiye esaslarına ehemmiyet verilmeyen zamanlarda, zavallı yavrular ne kadar bedbaht idiler. Eski nazari tedrisat, kuru gürültülerle geçen saatler, onların ruhları hatta ahlakları üzerinde derin tahribat izleri bırakır bu gayrı tabiiliklerin neticesinde gelen dimağı ..... adına cümle-i asabiyelerini bozar berbad ederdi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Zeka ve Yetenek Tanılama Rehberi
Değerli Okuyucu;
Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Zeka ve Yetenek Tanılama Rehberi adıyla yayına hazırlanan bu kitap iki ayrı çalışmanın bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. I. Çalışma (TEDKİKAT-I RUHİYE REHBERİ) Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından Darülfünun Tecrübi Ruhiyat (Uygulamalı Psikoloji) hocalarından ve geleceğin Talim Terbiye Kurulu üyesi Ali Haydar Bey’e hazırlatılarak 1924’te Maarif Vekaleti’nce ortaokul ve lise öğretmenlerinin öğrenci tanılamada kullanılmak üzere yayınlanmış bakanlığın resmi yayınıdır. II. Çalışma (TALEBE SİCİL DEFTERİ), yine Ali Haydar Bey tarafından hazırlanmış ve 1920 yılında Darülfünun Mektep Müzesi Müdürlüğü’nce yayınlanmıştır. Talebe Sicil Defteri, eğitim-öğretim süreçlerinde gözlemlere, somut ürün, eser, icad ve performansa dayalı olarak öğrencilerin yetenek, zeka, istidat, kabiliyet, temayül ve karakterlerine dair bulguların kaydedildiği öğrenci dosyasıdır. Dosya içeriğinde mevcut tabloların nasıl doldurulmasına gerektiğine dair Ali Haydar Bey’in açıklamaları da yer almaktadır. Çalışma 1920’de hazırlanmasına rağmen 1923 sonrasında Maarif Vekaletine bağlı tüm devlet lise ve ortaokullarında kullanılmaya devam etmiştir. Tedkikat-ı Ruhiye Rehberi; öğrencilerin yeteneklerini, zeka derecelerini, istidatlarını, kabiliyetlerini, özel yeteneklerini, yaratıcılıklarını, sanatsal eğilimlerini, ahlak ve karakterlerini tanımlamada; kuramsal ve teorik bilgiler ile birlikte tanılama uygulamalarının nasıl yapılacağına dair pratik bilgi ve yönlendirmeler içeren bir rehber kitaptır. 1924 yılından itibaren her iki belge ortaokul ve liselerde sınıf öğretmenlerince kullanılmaya başlanmıştır. Tedkikat-ı Ruhiye Rehberi’nin 1924 sonrasında herhangi bir baskısına rastlanılmamakla birlikte; Talebe Sicil Defteri, içerikte ve isimdeki bazı değişiklikler ile birlikte 90’lı yıllara kadar kullanımda kalmıştır. Ali Haydar TANER’in yayınladığı eserler arasında pek dikkat çekmeyen bu iki çalışma aslında pratikte Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokul ve liselerde en uzun ömürlü ve en yaygın kullanıma sahip çalışmalar arasında yer almaktadır.
Kitabımızda ayrıca Ali Haydar TANER’in biyografisine ve “Lise ve Orta Mekteplerde Talebe Sicil Defteri Tutmaya Mahsus TEDKİKAT-I RUHİYE REHBERİ” ve “Talebe Sicil Defteri” adlı çalışmaların incelemesine yer verilmiştir.
Ali Haydar Bey; Balkanların en çalkantılı döneminde Bulgaristan’ın Kızanlık kazasında orta halli bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Aldığı eğitim, verdiği hizmetler ve ürettiği eserler ile eğitimin her kademesinde başarılarla dolu bir meslek hayatı sürmüş, emekliliğinden vefatına (1956) kadar eğitime dair eserler üretmeye devam etmiş, eğitim aşığı bir eğitim öncüsüdür.
TÜRKLERİN MENŞEİNE DAİR - Mütekaid Erkan-ı Harbiye Feriki Enver
Transkript: Erol KÖMÜR
Turanı ne Keyhüsrev, ne Dara, ne Büyük İskender, ne Romalılar ve ne de başka bir fatih fethedebilmiştir.
Türklerin en celi ve fıtri olan alamet-i farika-i milliyesi cengaverliktir. Hususuyla ezmine-i kadimede bu haslet-i kavmiye daha kati bir surette mütecelli idi. Beşeriyeti terkip eden ve beyaz, sarı ve kara sıfatlarıyla yekdiğerinden tefrik olunan üç ırk-ı asliden ırk-ı ebyazın en büyük ve en kadim bir şubesi ve ulusu Türkler olduğuna hiç şüphe yoktur ve Türklüğü diğer şubelerden tefrik eden başlıca nişane cengaverliktir. Biz ırk-ı ebyaza mensup olan şubatı ancak mehd-i beşeriyet olan Asya kıtasında yekdiğeriyle mukayese edebiliriz. Çünkü bilahere Asya akvam-ı muhtelifesi birbiriyle az veya çok tasallub eyleyerek Avrupa sekine-i haziresini vücuda getirmiştir.
Burada ırkı asgara mensup olan ve Türkler ile ırken hiçbir münasebeti olmayan Çinlilerden bahs bile etmeksizin ırk-ı ebyazın şubat-ı muhtelifesini başlıca dört kola ve ulusa tefrik edebiliriz ki bunlar da: Türkler, Araplar, Acemler ve Hindlilerdir. Tasfif ül-sine dahi bu suretle taksim-i insali teyid eder. Halbuki Araplar vatan-ı aslileri cihetiyle Türklerden uzak düşmüş oldukları için şubatın mukayesesinde yalnız Türkler ile Acemleri ve Hindlileri kale almak icab eder ki buda lisan cihetiyle değil, belki ahlak-ı milliye nokta-i nazarından mümkün olabilir, Çünkü bade izah olunacağı üzere lisan meselesi teşhis-i milliyette bir delil-i kati olamaz.
Tarih: 1913
Sayı: 23
Makale Yazan: İhsan Şerif
OKULLARDA TARİH DERSLERİ
Okullarda okutulan özel tarih kitaplarımızın çoğu, genel tarih kitaplarının ise hemen hepsi bizde eski yayınlara örnek olabilir. Herhangi bir tarihçimizin Eski Tarih veya İlkçağlar ve Ortaçağ veyahût günümüz çağına ait bir kitabını alınız. Hepsi tek bakış açısıyla tercüme edilmiş Fransız kitapları etkisini ele verir. Yazar ancak Fransız kelimelerin karşılığını bulmak için zihnini işletmiş zannedersiniz. Tarihe bakış açısı, Türkiye'deki değil Fransa'daki gerçeklerle ilgilidir. Tarihi olay mihveri Fransa'dır, hatta Avrupa bile değildir. Olayların çoğu sonuçta bugünkü Türkiye'nin durumunu anlatmaya değil bugünkü Fransa'nın vaziyetini anlamaya yarar. İngiliz veya Almanların kendi ülkelerinden bakarak çerçeveledikleri olaylarla bile karşılaştırmaya, karşılıklar bulmaya gerek görülmemiştir. Osmanlı Tarihi konusuna gelince, Hoca Saadettin hangi şekli kabul etmişse hemen ona bağlı kalmışızdır. Böylece tarihi yayınlarımız yabancıların veya geçmişin sultanlarına mağlûp ve mahkûm bir haldedir. Yani eskidir. Bundan başka tarih yayınlarımızda kişisel inceleme, eleştiri ve tefekkürün eksikliğinden dolayı, diğer bir sıkıntılı nokta daha görmekteyim.
Kuvay-ı Milliyecilere Göre Osmanlı Devleti 30 Aralık 1249 Günü Kuruldu
Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi Osmanlı Tarihi araştırmacıları tarafından tartışılagelen bir konu olmuştur. Bu tartışmaların çıkış noktaları devletin kuruluş tarihinin hangi olaya dayandırılacağı meselesi ile ilgilidir. Müslüman Türk devletlerinde kuruluşa veya istiklale (bağımsızlık) dair bir takım alamet ya da olaylar tarihçiler tarafından esas alınmaktadır. Genellikle hükümdarın kendi adına hutbe okutması, para bastırması, vergi toplaması, tımar dağıtmı, ordu, maliye, adliye, eğitim vb. kurumların teşekkülü veya vassalı bulunduğu devlete karşı üstünlük göstermesi, bağlı bulunduğu devletin yıkılması-dağılması vb. durum ve olaylar kuruluş-bağımsızlık alameti olarak değerlendirilmektedir.
Bunun yanında Osmanlı Devleti için kesin bir kuruluş tarihi vermekten imtina eden, kuruluş ya da bağımsızlık ifadesi kullanmak yerine; Osmanlı Devletinin veya beyliğinin doğuşu tabirini kullanarak bu meseleyi bir tarihe indirgemek yerine bir sürece bağlamayı uygun gören araştırmacılar da bulunmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi hususunda okullarımızda okutulan ders kitapları Osmanlı Devleti döneminde okutulan ders kitaplarında olduğu gibi 1299-1300 tarihlerini kuruluş tarihi olarak esas almaktadırlar.[1] Sözkonusu tarih de Selçuklu Sultanı III. Alaeddin’in Osman Gazi’ye Karacahisar’ın fethi üzerine gönderdiği hediyelerin bağımsızlık alameti olarak kabul edilmesindendir. Osman Gazi’nin bu olay ile birlikte adına hutbe okutması, Dursun Fakıh’ı kadı olarak tayin etmesi, vergi toplaması gibi bağımsızlık alametlerini yerine getirmesi bu tarihin Osmanlı beyliğinin kuruluş tarihi olarak kabul görmesinde etkili olmuştur. Osmanlı Devleti’nin kuruluş veya bağımsızlık tarihi olarak en yaygın kabul gören tarih de bu tarihtir.