Sultan II. Abdülhamid’in Eğitim Projeleri: Çoban Mektebi
Osmanlı Tarihinin en ilginç tarihi karakterlerinden Sultan II. Abdülhamid’in; dünyada siyasi dönüşümün en sert yaşandığı, uluslar arası krizlerin Osmanlı Devleti’nin sadece dış politikalarını değil iç meselelerini de doğrudan etkilediği bir dönemde pek çok krizle boğuşmanın ötesine geçerek Türk Tarihinin bekli de en büyük eğitim reformunu gerçekleştirmesi dikkat çekicidir.
Osmanlı Tarihinde görülmemiş şekilde topyekün eğitim seferberliği başlatılan bu dönemde kurulan okulların çeşitliliği, nitelikleri ve ülke sathına yaygınlaştırma gayretleri, yapılan çalışmaların bilinçli ve sistemli bir anlayışın ürünü olduklarının açık delilidir.
Bu dönem eğitim kurumları Tanzimat dönemi ve öncesindeki ıslahat hareketlerine bağlı olarak kurulan askeri eğitim kurumları açma politikasının ötesine geçmiştir. Açılan eğitim kurumları mülkiyeden, öğretmen okullarına, ziraat mekteplerinden, baytar mektebine, zanaat okullarından sanaayii nefiseye, orman mekteplerinden hukuk mektebine kadar geniş bir sivil yelpazeye hitap etmektedir. Askeri okulların ideadi ve rüştiyelerinin de Makedonya’dan Bağdat’a kadar ülke sathına bu dönemde yayılmıştır. Yüksek öğrenimi takviye edecek orta öğretim kurumlarının (ideadiler) ve bunlara öğrenci yetiştirecek rüştiyeler ile sıbyan mekteplerinin de kurulmaları ve yaygınlaşmaları Sultan Abdülhamid dönemine isabet etmektedir.
Urfalı Mateos Kroniğinde (Vekayiname) Deprem Kayıtları ve Maraş'ta Büyük Deprem
"O gece, Samusat, Hısnımansur, Keysun, Raban ve Maraş şehirleri harap oldu. Maraş’ın akıbeti o kadar feci olmuştur ki takriben 40,000 insan telef oldu. Bu, çok nüfûslu bir şehirdi ve bu felâketten hiç kimse kurtulamamıştı. Sis şehrinde de aynı şey vuku buldu ve sayısız insan öldü. Birçok manastır ve köy harap oldu ve onbinlerce erkek ve kadın telef oldu. Karadağ’da bulunan meşhur Basilien manastırında, aziz Ermeni ruhanîleri, yeni yapılan bir kiliseyi taktis etmek üzre toplanmış bulunuyorlardı. Bunlar ayin icra ettikleri sırada kilise onların üzerlerine yıkıldı ve otuz ruhanî ile iki vardabet, enkaz altında şehid oldu. Onların cesetleri bu güne kadar orada kalmıştır. Maraş yakınında bulunup Hesuantz (Jesueens) denilen büyük manastırda da aynı şey vuku buldu. Bu manastır yıkıldı ve bütün rahipler enkaz altında kaldı. Zelzele durduktan sonra kar yağmağa başladı ve yer yüzü karla kaplandı."
Edessalı Mateos ya da Urfalı Mateos (Ermenice: Մատթէոս Ուռհայեցի, Matevos Urhayetsi; d. 1070 civarı; ö. 1137 sonrası) Edessa şehrinde yaşamış Ermeni tarihçi ve keşiş. Ay ve yıl vererek ve önemli bulduğu olayları kayıt altına aldığı, tarih kitabı olduğu kadar günlük olarak tutulmuş önemli kroniğini (Ermenice: Zhamanakagrut‘iwn) 12. yüzyılın ilk yarısında yazmıştır ve eserinde 952 ila 1128/1129 tarihlerini ele almıştır. 1162/1163 tarihine uzanan kroniğin devamı rahip Gregor tarafından tamamlanmıştır. Günümüzde Türk Tarih Kurumu başta olmak üzere pekçok yayınevi tarafından Türkçe'ye çevrilerek defalarca yayımlanmıştır.
X X X V .
Rum imparatoru Vasil’in hâkimiyeti zamanında, 452 (21 Mart 1003— 19 Mart 1004) tarihinde, gökte, felâketleri ve dünyanın sonunu işaret eden aleve benzer bir yıldız belirdi. Her yerde şiddetli zelzeleler oldu. Birçok adamlar dünyanın sonu gelmiş olduğunu zannettiler. Herkes, Tufan zamanında olduğu gibi titremeye başladı. İnsanlar, korku ve dehşet yüzünden, günâhlarını çıkartmağa ve “ communion” almağa vakit bulamıyorlardı. İnsan ve hayvanlar telef oldular. Sahipsiz kalan hayvanlar başıboş dolaşıyorlardı. (s.47)
***
LXVN
484 (10 Mart 1045 — 9 Mart 104) tarihinde, insanlar, Allah’ın şiddetli hiddetine maruz kaldılar. Tanrı, öfkeli bakışlarını mahlûklara tevcih etti. Korkunç bir zelzele oldu ve Peygamberin “ O zemine nazar ettiğinde titrer” (Mezamir, C IV ) diye söylemiş olduğu veçhile bütün yeryüzü sarsıldı. Bütün arz ve mahlûklar bu suretle çalkalandılar. Egeğiatz mıntıkasmda birçok kiliseler temelinden yıkıldı ve Erzinga denilen şehir kâmilen harap oldu. Toprak yarıldı, erkek ve kadınlar derinliklerine yuvarlandılar ve bunların derinliklerden gelen acı feryadları günlerce işitildi. Yaz mevsimi idi. Sarsıntılar bütün sene devam etti. Günâhlarımızdan dolayı, Allah’ın hiddetine maruz kalan mahlûkların âkıbetini nakletmek imkân haricindedir. Bu yaz mevsiminde, yeryüzü karanlığa örtülmüştü, güneş ve ay kana boyanmış gibi doğuyorlar ve ancak gökün ortalarına çıktıkları vakit berraklıklarını kazanıyorlardı. (S.81-82)
***
Büyük Adamlar Yetiştirmek - Mustafa Rahmi 1339 Transkript- Erol KÖMÜR Her ırkın efrad
|
Muallim ve Muallime, Muavin ve Muavine Ehliyetname İmtihanına Aid Talimatnameden Bazı Mevad
MADDE 1: Ehliyetname imtihanına dahil olabilmek için Türkiye Hükümeti tebasından bulunmak, Zekur için sini ondokuzdan dun otuzbeşten efzun, inas için on yediden küçük ve otuzbeş yaşından büyük olmamak ve bir cinayet veya ahlaka mugayir bir cenaha ile mahkum-u meslek ve talime mani olacak avarız-ı cismaniye ile malul bulunmamak şarttır.
MADDE 2: İmtihana talib olanlar hatt-ı destleriyle ve ikametgahları muharrer bir istidaname ile makam-ı vilayete müracaat ederler.
MADDE 3: İstidanamelere mezkur vesaik rabt edilir:
(orijinal metnin satır sırasına göre transkripsiyon)
Ruhşahım Hamidin sana kurban ola
Cenabı Hallakı Alem cemi mahlukatın halikıdır
bir kusur ile azap eylemez
Efendim sana bend
olmuş bir kulunum ister beni darp eyle ister
öldür Sana teslimim Bu gece gel niyazımdır
Billahi sebebi illetim ve belki mevtim olursun
Ayağın altına yüzüm gözüm
sürerek reca ederim Kendimi zaptedemiyorum
billâhilâzim...
*********************
(Noktalama işaretleri eklenmiş metin)
Ruhşah’ım Hamid’in sana kurban ola
Cenabı Hallakı Alem cemi mahlukatın halikıdır bir kusur ile azap eylemez. Efendim sana bend olmuş bir kulunum ister beni darp eyle ister öldür. Sana teslimim Bu gece gel niyazımdır. Billahi sebebi illetim ve belki mevtim olursun. Ayağın altına yüzüm gözüm sürerek reca ederim. Kendimi zaptedemiyorum billâhilâzim...
Tarih Ders Kitaplarına Eleştiriler: Osmanlı Tarihinden Örnek
Tarih Öğretim Programları Özel İhtisas Komisyonları ile Lise Tarih Ders Kitabı yazar ve editörlerine ithaf olunmuştur
Tarih ders kitaplarına eleştirilerin varlığı tarih dersi ve tarih kitapları kadar eski olsa gerektir. Resmi – gayr-ı resmi tarih tartışmalarından, seninkini övüyor benimkini yeriyor çekişmelerine; bunu da abartmışlar canım mırıltılarından, burada biz neden yokuz? hayıflanmalarına… Gazetelerimizin manşetlerinden, köşelerine; miting meydanlarından meclis kürsüsüne bitmez bu tartışma… Herkesin bir diyeceği herkesin bir bildiği vardır tarih dersleri ve tarih dersi kitapları üzerine…
Fakat, bir de tarih öğretmenleri ve tarih ders kitabı yazarlarının birbirlerini eleştirileri vardır ki: akademik eleştiriler ile gündelik-politik eleştirilerin arasında gider-gelirler. Gündem de akademi de bu eleştirilerden beslenir aslında… Resmi mevkiinden ötürü açıkça konuşamayan tarih öğretmenleri bir şekilde yansıtırlar medyaya fikirlerini; hayatı boyunca tarih dersinden çakmış muhabir oluverir tarih uzmanı, öğretmenimizin paylaşımları ile… Ya da, aranızda çay, çorba, limon sohbeti sırasında paylaştığınız eleştiriler bir akademisyenimizin makalesi ya da tebliği oluvermiş görürsünüz…
Bir de; iktidar dönüşümlerinde, Maarif Nezareti-Vekaleti-Bakanlarının görev değişikliğinde ya da Talim Terbiye Kurulları’nın ve müfredatın (öğretim programları) değişiminde yaşanan değişiklikler vardır ki: Genellikle daha resmi ve ciddi tonlama ile yapılır. Devlette süreklilik esasınca; önce geçmiş çalışmalar övülür, ardından da aslında şu eksikleri vardı onun için yenilemek lazımdı! bağlaması ile yeni ders kitabının yayınına zemin hazırlanır. En edepli ve değişimin doğasından ötürü kaçınılmaz olanı da bu şekilde olanıdır :-)