Yazarımız Yakup Tuncel tarih öğretmenidir. Meslek yaşamının büyük kısmını özel yeteneklilerin eğitimine yönelik tarih eğitimi oluşturmaktadır. Bilim ve Sanat Merkezinde eğitim alan binlerce öğrencinin eğitim ve etkinliklerine katılmış, BYF, ÖYG ve PROJE gruplarına tarih eğitimi vermiştir.
Proje tabanlı eğitimin ve öğrenci üretiminin önceliklendirildiği bilim ve sanat merkezlerinde; öğrencilerin yetenek, istidad ve kabiliyetlerine göre yönlendirildikleri programları tamamlayabilmeleri için en az bir proje tamamlamaları beklenir. Adı konmamış bile olsa yapılacak projelerin standartların bilim alanlarında en az TÜBİTAK standardını taşıması beklenir.
Türkiye'nin İlk Zeka Testi - Çocuklarda Zekanın Mikyası
İbrahim Alaeddin GÖVSA'ya saygı ve rahmetle...
“Çocuklarda Zekanın Mikyası” adlı eser Alfred Bineth ve Dr. Simon tarafından 1905 te hazırlanan zeka testi olup 1914 yılında İbrahim Alaeddin bey tarafından tercüme edilip yayınlanmış ve kısa sürede tükenip 1915 yılında ikinci baskısı yapılmıştır. 1931’de yeni harfler ile de basılmıştır. Dönemin eğitim dergilerinde özeti ve tanıtım yazılarına da yer verilmiştir. Darülmuallimin ve Darülmuallimat’da (Erkek Öğretmen Okulu, Kız Öğretmen Okulu) bizzat İbrahim Alaeddin bey tarafından uygulama eğitimleri verilmiştir. İbrahim Alaeddin beyin zeka testleri hakkında yaptığı bu çalışmalar Maarif Vekaleti tarafından taltif edilmiştir.
Türkiye’de uygulanan, eğitimi verilen ilk zeka testi olma özelliğine sahip olan test uzun müddet okullarda uygulanmıştır. Bu eser, zekâya, muhakemeye, belleğe, sürat-i intikale, düşüncenin gelişim derecesine ve etkinliğine, görgüye, duygulara, öğrenime, doğuştan ve sonradan kazanılan yetenek ve özelliklere göre, çocuğun "normal" olup olmadığını ve hangi noktalarda ilerleyip ilerlemediğini anlamaya yöneliktir. Bahsi geçen özellikleri yaşlara göre sınıflandırmaktadır. Testin uygulanmasına yönelik uygulayıcılara önemli tavsiyelerde bulunmaktadır. Söz konusu tavsiyelere alanda uygulama yapan zeka testi uygulayıcıları günümüzde de riayet etmektedir.
Kitabı indirmek için tıklayınız...
Çalışmada Osmanlı alfabesi ile yazılmış orijinal metin, transkript metni ve günümüz Türkçesine uyarlanmış metni birlikte verilmiştir. Bundan maksadımız; Osmanlıca okuma imkanı olmayan eğitimci ve araştırmacılara eseri orijinal halde sunarken, öte yandan alana ilgi duyan gençlere ve öğrencilere yardımcı olmak üzere eserin özünü koruyarak günümüz Türkçesine uyarlaması yapılmıştır. Transkript çalışması Semiha Zeynep ÖZKAN, Numan Erdem ASARKAYA ve Necati IŞIK tarafından yapıldı. Günümüz Türkçesine uyarlama ve edisyon çalışmaları Erol KÖMÜR tarafından yürütüldü.
UKRAYNA RUSYA TÜRKİYE Makaleler Mecmuası
YAZARIN ÖNSÖZÜ:
Ukrayna adı ile liseli yıllarda “Glastnost ve Perestroyka” sloganı ile birlikte karşılaşmıştım. Sovyetler’in son dönemiydi; gücünü hayranlıkla izleyenler, yakında çökeceğini iddia edenler… Tek kanallı ve ağırlıklı siyah-beyaz-gri haber alma döneminde SSCB hakkında en çok rastlanılan haberler olimpiyatlarda süpürülen altın madalyalar ile SSCB’nin uluslararası futbol müsabakalarındaki başarılarından ibaretti.
Bu bilgi kıtlığı sadece Ukrayna için değil SSCB hudutlarında kalan bugün bir kısmı bağımsız ya da otonom diğer devlet ve topluluklar için de geçerliydi. Türkiye ile soy bağı, gönül bağı olan kültür kökleri bir Türk devletleri için de aynı dorum söz konusuydu. Güncel ve detay bilgi gazeteler ve televizyonlar aracılığı ile gelirdi.
Ukrayna’nın tarihi ve kültürü üzerine ilk karşılaştığım ve tarih lisans öğrencilerinin çoğunun elinden geçen kaynak merhum Akdes Nimet Kurat hocanın Rusya Tarihi adlı eseridir. O yıllarda metodolojiye de ilgi duyan bir öğrenci olarak bu kaynakta tuhaf bir durum ilgimi çekmişti. Kitabın içeriğinin neredeyse tamamında “Ukrayna” ve “Ukraynalılar” a dair bilgiler vardı. Fakat, indeksinde “Ukrayna” kelimesi için 14, “Ukraynalılar” kelimesi için toplamda 9 sayfa referansı verilmişti. Üşenmeden tüm “Ukrayna” sözcüklerini saydım toplam 73 adet çıktı. Bu durum “Ukrayna” konusuna daha çok yoğunlaşmama neden oldu. Eserde Ukrayna hakkında; M. H r u ş e v s k i ‘nin dokuz ciltlik Ukrayna Halkının Tarihi ve D. D o r o ş e n k o’nun iki ciltlik , Ukrayna Tarihi’nin Umumi Hatları adlı eserlerden yararlanılmıştı. Ukraynaca yazılmış bu iki eserin uzun süre çevirilerini araştırdım. Biri 1912 diğeri 1932 baskı bu eserlere maalesef ulaşamadım. Fakat, bu araştırmalar Doroşenko ve Hruşevski’nin hazırladıkları farklı ve ilginç bir yayında buluşma fırsatı sundu. Bu çalışma Ukrayna Türkiye Rusya (Makaleler Mecmuası) adıyla 1914’te hazırlanıp 1915’te yayınlanmıştır. Ukrayna hakkında lisans yıllarında okuduğum ilk derli toplu çalışmadır.
Ukrayna Türkiye Rusya (Makaleler Mecmuası) adlı kitabın kapağında ve içeriğinde açıkça Ukrayna Halaskar Cemiyet-i İttihadiyesi (Ukrayna Birleşik Kurtuluş Cemiyeti) yayını olduğu ifade edilmektedir. Kitap, Doktor Leonkin Chelsky, Profesör Mihalov Kruchensky, V. Doroschenko, M. Melenevsky, A. Jok’un kaleme aldıkları; Ukrayna ve Türkiye Tarihi, Ukrayna Tarihine Rücu Bir Nazar, Rus Ukraynasında Tarihi Fırkalar, Ukraynalıların Faaliyet-i Medeniyesi, Rus Ukraynası adlı seçilmiş makalelerden oluşmaktadır. Ayrıca, yazarların ortak bir önsözü, Ukrayna Cemiyet-i İstihlasiyesininTürk Milletine Hitabesi, Avrupa Efkar-ı Umumiyesine, Ukrayna Cemiyet-i İstihlasiyesinin Programı adlı cemiyet adına kaleme alınmış yazarsız üç bölüm ile o günkü Ukrayna Milliyetçileri için kurmak istedikleri Ukrayna devletinin haritası yer almaktadır. Ukraynalıların anavatanların ve komşu ülkelerdeki nüfuslarını gösteren detaylı bir tablo bulunmaktadır.
ÖĞRETMEN SORUNLARI
The commission notices in the first line that. there is a lack of interest tovvard the teaching profession among primary school teac- hers: 53 % did not choose their profession willingly. Their main prob- lems consist in the foliowing ones: lack of cooperation with parents, lack of intelligcnce examination among pupils at the entrance of the first grade, need of amclioration of schednles, need of : (better equipement, avoidance of double class in a day, a guidance), insuf- fisient salary. annulation of segregationa) attitude in the villages. and in general the lack of prestige for teachers.
The Junior Hingh School’s teachers are concemed on the first place by teaching problems as follow: necessity to adapt schedules to the actual needs of the life, to have beeter equipement. of anıelio- ration of examen’s regulation... In the second place they ask a better formation for themselves, and for their pupuils, an increase of salary. an objectif appreciation by administrators and for guidance.
This report was prepared by a commission formed by Prof. R. Şemin, by Hikmet Dağlıoğlu who was president of the Association of Pedagogy and Dr. Med. Sadık Baykaner for UNESCO national commitee in Turkey. The data are provided by a research done on 100 primary teachers at the Institut of Pedagogy at the Faculty of Arts (İst. University) and an other one prepared by Semahat Söz- alan on 14.935 Junior High School teachers.
«Öğretmen sorunları- raporu, UNESCO'nun 1970 Eğitim Yılı münasebetiyle Türkiye Milli Komisyonu için Prof. Dr. Refia Şemin'in başkanlığı altında Pedagoji Derneği Başkanı sayın Hikmet Turban Dağlıoğlu'nun üye ve Dr. Sâdık Baykaner'in raportör bulunduğu komitece hazırlanmıştır.(*)
Bu konu, (İstanbul Üniversitesi Pedagoji Enstitüsü) tarafından 100 ilkokul öğretmeni üzerinde yapılan ferdî bir araştırma ile (Eğitim Araştırmaları ve Değerlendirme Merkezi) nce 14.935 Orta öğretim öğretmenine doldurulan anketten alınan sonuçlara dayanarak hazırlanmıştır. (Semahat SÖZALAN, Orta öğretimde öğretmenlerin dilek ve şikâyetleri, Eğitim Araştırmaları Serisi, 10-20. 1962, Ankara). Her iki araştırmadan elde olunan sonuçlan Prof. Dr. Refia Şemin tasnif etmiş ve bunlar sayın Hikmet Dağlıoğlu ve sayın Dr. Sâdık Baykaner'in şahsî tecrübelerinin ışığı altında değerlendirilmeğe çalışılmıştır,
İlkokul öğretmenlerinin Sorunları
ilkokul Öğretmenlerinin % 53 ünün mesleklerini isteyerek seçmemelerinde sorunların büyük bir payı olduğu görülmektedir. Bunların bertaraf edilmesi hâlinde ilkokul öğretmenliğinin daha câzib bir meslek hâline geleceği aşikârdır.
ilkokulda öğretim, ailede verilen eğitimle beraber yürütüldüğü nispette verimli olabilir. Ancak bu işbirliği sağlanamamaktadır. Ailelerin çoğu (% 60) câhildir, fakirdir, ve çocuğu ile ilgilenmemektedir.
Öğrencilerin sınıflarda zihin seviyelerine göre ayrılmamış olmaları, öğretmenin görevini zorlaştırmaktadır (% 45). Bu ise. bu türlü işlerin okullarımızda uzmanlara verilmesinin artık daha fazla beklemeğe tahammülü olmıyan bir zaruret hâline geldiğini göstermektedir. Hem zamandan, hem binadan, hem de öğretmen emeğinden tasarruf için bu yolda çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Verilen derslerin, çocukların seviyelerine uymamasının da, öğretmenlerin çocuklarda gördükleri «avâreliğin» de (% 33) büyük bir payı olabilir.
İlkokullarda, mümkün olduğu nispette, ferdî bir öğretim yapılması, verimi elbette arttıracaktır. Ancak sınıflarımız o derece doludur ki (% 29) kollektif öğretim bile zorlukla yapılabilmektedir.
BİR ASIR ÖNCE ZEKA VE YETENEKLERİN İZİNDE - Erol KÖMÜR
Özel eğitim, özel ve üstün yeteneklilerinin eğitimi, Türk Eğitim Tarihi, Türk Eğitim Sistemine dair yapılan çalışma ve üretilen yazınlarda Türkiye’de 1900-1950 arası dönem zeka, yetenek, kabiliyet testleri ile bunlara dair tarama ve tanılama faaliyetlerine dair yeterince değinilmediği görülmektedir. Bazı akademik çalışmalarda kronolojik sıralamada bu dönem adeta fetret devri gibi tanımlanmamış, açıklanmamış, aydınlatılmamış bir ara dönem gibi durmaktadır. Çalışmamızda bu dönemi aydınlatacak verilerin önemli ve çarpıcı detaylarından bir kısmına yer verdik. Elde edilen bulgular Türkiye’de zeka testlerinin, farklı türde yeteneklerin tanılanması için ciddi bir akademik birikim bulunduğunu, eğitim camiasının bu konularda bilinçlendirilmesi ve iyi bir uygulayıcı olarak yetiştirilmesi için eğitimler, seminerler, konferanslar düzenlendiği yurt sathında uygulayıcılar yetiştirildiği açıkça görülmektedir. Dünya genelinde alanla ilgili yapılan çalışmaların takip edildiği sahada uygulama yapacak eğitimcilerin gelişmelerden aynı anda yararlanabilmesi için dönemin önde gelen akademik personele, entelektüel isimlere çeviri çalışmaları yaptırıldığı ve tüm üretimlerin Maarif Nezareti Cumhuriyet döneminde Maarif Vekaletince basım ve yayımının yapıldığı anlaşılmaktadır. Çalışmalara katkı sağlayanların devlet tarafından en üst düzeyde ödüllendirilmesi, eser üretimine değer verilmesi ve teşvik edilmesi, dönemin önde gelen siyasilerince araştırmacıların teşvik edilmesi ve başarılı öğrencilerin dünyanın önde gelen üniversitelerinde eğitimlerinin devlet imkanlarınca desteklenmesi; memleketin en ücra köşelerinde farklı bakanlıklarca ortak gayeler için tanılama çalışmalarının yürütülmesi ve tanılanan çocuklarının, hatta bebeklerin “taht-ı himayeye” yani koruma altına alınarak eğitimlerinin devlet tarafından sağlanması, bu şekilde eğitim desteği verilen bireylerin devlet birimlerinde istihdam edilmesi ve başbakanlık makamına kadar yükselmesi; bu konuda bir devlet politikasının bulunduğuna ve bu politikanın hükümet değişikliklerinden hatta Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinden olumsuz anlamda etkilenmediğini; bilakis bu politikanın sahiplenilerek geliştirildiğini ortaya koymaktadır.
Grippe, Influenza-— Amili süzgeçden geçen, ultravisible bir virüsdür, bulaşıcı bir hastalıktır.
Rus Hinterland’ında beledîdir, zeman zeman âmilin virulence’ı yükselir ve yayılma kabiliyeti çoğalır, bütün memleketlerde, cihanda salgınlar yapar. Salgınlarda cevfî te’sirlerin bariz bir ehemmiyeti vardır- Şiddetli sicakları takibeden şiddetli soğuklarda salgınlar büyür (güneşin 11 senede bir lekelenme zemanları).
Tefrih devresi 24-48 saat ve bazan daha azdır- Hastalık kendini, birden, oyulur gibi baş ağrısı, nezle, gayet bariz takatsizlik (paçavra hastalığı) ile gösterir- Nüks ve ihtilât yapmağa meyli fazladır’
İntanın tekâmülü virüsün şiddetine tabidir. Hastalık hafif şekilde bile seyretse nekahat devresi uzun sürer.
Saf gripte inzar selimdir, muhtelit gripte mes’ele değişir.
***
Microb harbi taşınılabilen bütün bakteryoloji vasıtalariyle yapılır, te’sirini çabuk yapan microblar kullanılır.
Microb silâhının muharebe vasıtası olarak kullanılması daha tecrübe edilmemişdir, bugünki bilgimize göre bu silâhdan büyük ve kat’i te’sir bekleyemeyiz, yalnız zuhur edecek salgınların vereceği heyecan ve emniyetsizlik ordu ve halk
maneviyatını kırar, her şey yapabilecek bir orduyu sarsar, kuvvetden düşürür-
Günden güne bilgilerimizin artdığım düşünürsek, ileri harblerde böyle bir microb silâhile de karşılaşabileceğimizi kabul etmek icabeder. Çünki bu silâhın bir çok faideleri vardır:
a — Kokusuzdur, tatsızdır, gözle görülmez, düşman tarafından keşfedilemez. Baskın yapılabilir-
b — Çoğalma kabiliyeti fazladır, az zemanda çok mık-darda elde edilebilir, az mıkdarda iken bile te’sir kudreti vardır.
c — Hazırlanması uzun hazırlıklara, fabrikalara lüzûm göstermez, küçük bir lâboratuvar, bir iki mütehassıs kâfidir.
d —Kapladıkları yer azdır, ağırlıkları yok gibidir. Muharebe ağırlıklarım, ikmal kollarını arttırmadan ileri birliklere kadar gönderilebilir.
e —Yapılma masrafı azdır ve gizli yapılabilir.
Bu faidelerine karşılık mahzurları da olmasaydı, microb silâhı korkunç bir şey olacaktı. Bu silâhın kusurları :
a—Diğer muharebe silâhlarında olduğu gibi derhal netice alınamaz, tefrih devrelerinin geçmesini beklemek lâzımdır.
b—Düşmanda salğın hastalık yapalım derken, kendimizi koruyamazsak netice acı olur, hele bulaşma geri gelecek olursa korkunç bir şekil alır, (büyük mahzur).
c—Hareket harblerinde bulaşık hastalık bulunan tarafın bıraktığı sahayı işgal eden diğer tarafın hastalığa yakalanmamaları hemen imkân haricindedir. Korunma aşıları bu tehlikeyi uzaklaştıramaz-
d—Hastalığa bulaşmak korkusuyle düşman esirleri yanına yaklaşılamaz, sorguya çekilemez.
Kazanılan hayvanlardan istifade edilemez, öldürmek mecburiyeti vardır. Düşmanın faidelendiği evlerden aburlardan otlaklardan sakınmak lâzımdır.